ÇEŞME
İlk çağda Cyssus adıyla bilinen Çeşme, Anadolu’nun batı kıyısında MÖ 1000 yıllarında tahmin edilen 12 İyonya kentinden biri olan Erythrai (Eritre)’nin Ildırı iskelesiydi. Bu nedenle Çeşme’nin tarihi ile ele alınması gerekir. Bugün arkeolojik ve turistik yönden büyük önem taşıyan Eritre, MÖ 7. ve 8. yüzyıllarda büyük bir iktisadi güce sahip olmuştur. Bu dönemde kent, Doğu Akdeniz ve özellikle Kıbrıs ile ticari ilişkilerde bulunuyor ve Chios (Sakız) Adası ile birlikte şarap ticaretini elinde tutuyordu. Eritre önce Lydia (Lidya), sonradan Persler’in saldırısına uğrayıp, büyük ölçüde zarar görmüş, MÖ 14. yüzyılda ise yeniden zengin bir devlet olmuştur. MÖ 2. yüzyılda kent, önce Bergama Krallığı’na, daha sonra da Roma İmparatorluğu’na bağlanmıştır. Romalılar zamanında Çeşme yöresi Cyssus adını almıştır. Roma İmparatorluğu ikiye bölününce Bizans topraklarında kalan Eritre önemini kaybetmiş, özellikle putlara ve çok Tanrılı dinlere karşı olan inancın güçlendiği dönemde, kentteki antik yapıların çoğu yakılıp yıkılmıştır.
Orta çağda Bizans İmparatorluğu’na bağlı olan Eritre ve Çeşme Yöresi ilk olarak Çaka Bey zamanında Türklerin eline geçmiştir. MS 1081'de Birinci Kılıçaslan’ın kayınbabası Çaka Bey tarafından Selçuklular devrinde Klozemene Yarımadası ele geçirilmiştir. Osmanlılar zamanında Yıldırım Beyazıt tarafından yeniden Osmanlı İmparatorluğu’na bağlanan kent 1402 Ankara Savaşı’ndan sonra Timur tarafından tekrar Aydınoğulları’na bağlanmıştır. 1422 yılında yeniden Osmanlılar'a geçmiştir.
Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra yurdumuzun paylaşılmasıyla, Çeşme Yunanlılar tarafından işgal edilmiş, fakat Kurtuluş Savaşı’nda, Fahrettin Altay Paşa birlikleri tarafından, 16 Eylül 1922’de düşman işgalinden kurtarılmıştır. İlçenin adından da anlaşılacağı gibi birçok tarihi çeşmesi bulunmaktadır.
Çeşme’de dağların denize dik inmesi, görkemli doğal güzellikler yaratmıştır. Arazi genellikle taşlık ve kayalık tepelerle kaplı olup, tepelerin arasında küçük ovacıklar yer alır. Arazi çoğunlukla eğimlidir. Toprak yapısı çakıllı, kumlu, kireçlidir. Bazı bölgelerde tınlı ve kalkerli satıhlar vardır. Sayısız koyları, berrak denizi, güneşi, ince kumları, deniz içinde kaynayan kükürtlü suları, yarımadanın 29 kilometreyi bulan kıyıları boyunca dağılmıştır. Şifne Küçük Liman, Pırlanta, Paşa Limanı, Ilıca Plajı, Çiftlik, Altınkum, Çatal Azmak, Sakızlı Koyu, Tekke Plajı, Aya Yorgi ve değişik isimlerde yirmiye yakın kumsalı vardır.
Çeşme, kuzey rüzgarları almadığı için durgun suları olan Altınkum, Pırlanta, Tursite gibi muhteşem koylara sahiptir. Aynı zamanda Ildırı beldemiz Tunç Çağı’ndan kalma çok önemli tarihi eserlerle bezenmiştir. Eskiden cüzzamlıların yaşadığı bir manastır olduğu söylenen Aya Yorgi, yarım ay şeklinde doğal bir koydur.
29 kilometrelik Çeşme kıyı şeridi boyunca göreceğiniz birbirinden güzel plajların her birinden ayrı bir keyif alacaksınız. Çünkü Çeşme öyle bir ev sahibidir ki; her zaman tertemiz denizi, eşine az rastlanır yumuşacık kumsalları ve bunalmadan istediğiniz bronzluğa ulaşabileceğiniz güneşiyle kucaklar sizi. Dingin bir denizde serinleyip, sonra da sımsıcak kumsalda sakince güneşlenmek mi, bir yat kiralayıp adaları gezmek mi, dalış tüpünüzü takıp derinlerdeki zenginliği keşfetmek mi, yoksa sörf tahtanızı alıp rüzgarlarla dans etmek mi istiyorsunuz? Düşlemeniz bile yeter...
Ilıca ve Şifne kaplıcaları, Çeşme deniz olanaklarını bütünleyen ve Çeşme’yi turizm değerleri bakımından zenginleştiren doğal kaynaklardır.